Doğu Akdeniz’de 2020 boyunca Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni karşı karşıya getiren kıta sahanlığı ve karasuları gerilimi, son haftalarda yeniden alevlenme işaretleri veriyor.
Doğu Akdeniz’deki gerginliğin kaynağında Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İsrail, Mısır, Filistin, Ürdün, Fransa ve İtalya ile birlikte yer aldığı East Med Forum’un Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının boru hattıyla Avrupa pazarlarına taşınması için başlattığı araştırmalar yatıyor.
Önce Yunanistan, haritalama çalışması için kiraladığı Nautical Geo adlı araştırma gemisinin Girit’in doğusunda 16 Eylül-22 Eylül tarihleri arasında yapacağı bilimsel çalışmalar için, denizcilere duyuru anlamına gelen Navtex ilan etti.
Türkiye, bu alanın bir bölümünün Türk kıta sahanlığını da kapsadığı gerekçesiyle karşı Navtex yayımladı. Yunanistan’ın tavrını “provokatif” olarak değerlendiren Türkiye, kendisiyle koordine edilmeden atılan bu adıma karşı gerekli önlemlerin alındığını kayda geçirdi. Kıbrıs Cumhuriyeti de 29 Eylül’de yayımladığı Navtex aracılığıyla aynı geminin adanın doğusunda kalan bir bölgede faaliyetlerde bulunacağını duyurdu.
Türkiye ise 1 Ekim’de yapılan bir duyuruyla açıklanan alanın büyük bölümünün Türk kıta sahanlığında olduğunu duyurdu; geminin bayrak devleti Malta ve İtalya nezdinde girişimlerde bulundu. Bu gelişmelere karşın faaliyetini sürdüren Nautical Geo gemisi, 2 Ekim’de kıta sahanlığına izinsiz girmesi nedeniyle bölgedeki Türk savaş gemisi tarafından ikaz edildi. Geminin o alandan çıkması sağlandı.
Gelişmelerle ilgili konuşan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Girit’in doğusu, Kıbrıs’ın güneybatısında bizim deniz yetki alanımızı ihlal etmek suretiyle araştırma yapma çalışmaları var. Buna asla müsaade etmeyeceğimizi söyledik. Orada Deniz Kuvvetleri unsurlarımız gereğini yaptı ve o gemiyi söz konusu bölgeye sokmadı. Bu konuda kararlıyız, hakkımızı hukukumuzu çiğnetmeyeceğiz” dedi.
TÜRKİYE, ORUÇ REİS İÇİN YENİ DUYURU YAPTI
Tarafların birbirlerini “provakatif” davranmakla suçladıkları bu gelişmelerin ardından Türkiye, 8 Ekim’de yeni bir Navtex yayımlayarak Oruç Reis’in sismik araştırmalar için Akdeniz’e açılacağını duyurdu.
Yayımlanan duyuruya göre Oruç Reis, Anamur ile Kıbrıs arasında kalan Türk kıta sahanlığındaki bir alanda çalışmalarını yürütecek. Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Ataman ve Cengiz Han savaş gemileri de araştırma gemisine eşlik edecek. Kıbrıs Cumhuriyeti ise 9 Ekim’de yayımladığı karşı duyuruyla Türkiye’nin ilan ettiği alanın bir bölümün münhasır ekonomik bölgesini kapsadığını, dolayısıyla Ankara’nın kanunsuz bir adım attığını iddia etti.
Türkiye ise karşı bir Navtex daha yayımlayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iddialarını reddetti ve çalışmaların Türk kıta sahanlığında devam edeceğini bildirdi.
Diplomatik kaynaklarca yapılan değerlendirmeler, bölgede gerilimin bundan sonra artarak süreceğine işaret ediyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adanın güneyinde bulunan ve Amerikan ExxonMobil şirketinin bulunduğu 10 numaralı parselde hidrokarbon faaliyetlerini Kasım ayından itibaren başlatması öngörülüyor. Türkiye ve Kıbrıs Türk yönetimi, adanın tümüne ait zenginliklerden elde edilecek gelirin hakça paylaşılmasına ilişkin bir düzenleme yapılmadan atılacak her adıma karşılık verileceğini daha önce kayda geçirmişlerdi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin böyle bir adım atması durumunda Kıbrıs Türk yönetiminin Türkiye Petrolleri Arama Ortaklığı’na (TPAO) tahsis ettiği parsellerde çalışmaların başlayacağı da ifade edilmişti.
‘TÜRKİYE MEB İLAN EDEBİLİR’
Yunanistan ile son yaşanan gerilimler ile ilgili değerlendirme yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin asıl amacının araştırma yapmak değil Türk kıta sahanlığını ihlal etmek olduğunu söylemişti.
Türkiye’nin geçen yıl Mart ayında yaptığı bildirimle Doğu Akdeniz’deki Batı sınırlarını Birleşmiş Milletler’e (BM) tescil ettirdiğini anımsatan Çavuşoğlu, “Kıta sahanlığımızı ilan ettik, BM’ye kaydettirdik, burayı da koruyoruz. Buna ilaveten Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmenin ne faydası var? Suyun içindeki zenginlikler, balıkçılık” demiş ve eklemişti:
“Örneğin; Karadeniz’de kıta sahanlığımızı aynı zamanda Münhasır Ekonomik Bölge olarak ilan ettik. Akdeniz’de de bunu ilan edebiliriz. O zaman kıta sahanlığımızın olduğu bölgeye hiçbir ülkenin, balıkçının girmemesi lazım. Şu anda Akdeniz’de balıkçılık konusunda böyle bir ihtiyaç olmadığı için Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilmedi ama edilebilir. Burada bizim önümüzde hiçbir engel yok.”
Türkiye’nin MEB ilan etmesi durumunda bölgedeki balıkçılık faaliyetleri nedeniyle iki ülkenin hemen her gün gerilim yaşayabileceği öngörülüyor. Yunan basınında yer alan bazı haberler, Türk balıkçıların son dönemde daha çok Yunan karasularında avlandıkları ve Türk savaş gemileri tarafından eşlik edildikleri iddiasını içeriyor.
AB TOPLANTISINDA GERİLİM GÜNDEME GELEBİLİR
Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, 2020’de yaşanan süreçte olduğu gibi Türkiye ile Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimi Avrupa Birliği’nin (AB) gündemine taşıma politikasını sürdürüyorlar.
21-22 Ekim’de toplanacak AB Konseyi toplantısının resmi gündeminde Türkiye ile ilişkiler yer almamasına karşın Atina ve Lefkoşa’nın son gelişmelerle ilgili bilgi verip, AB liderlerinden Türkiye’ye karşı daha fazla dayanışma ve destek talebinde bulunmaları bekleniyor. AB, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in girişimleri sayesinde Türkiye ile yaşanan gerilimi düşürmüş ve Aralık 2020 Konsey kararları çerçevesinde koşullu ve geriye döndürülebilir bir şekilde pozitif gündem başlatma kararı almıştı.
Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ise Türkiye’nin pozisyonunda kalıcı bir değişikliğe gitmediğini sadece retoriğini yumuşattığını savunmuştu. Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Merkel’in aktif siyaseti bıraktığı ve Almanya’da henüz bir hükümetin kurulmadığı bu dönemde tezlerinin daha çok kabul görmesi için diplomasiye hız vereceği öngörülüyor. Bu süreçte, 1 Ocak’tan itibaren AB dönem başkanlığını üstlenecek olan Fransa’nın desteği ön plana çıkıyor.
Yunanistan ile Fransa’nın 28 Eylül’de imzaladıkları kapsamlı savunma ve işbirliği anlaşması ve Yunanistan’ın Fransa’dan yeni silah alımları Ankara’nın tepkisini çekmişti. Yunan basınında yer alan yorumlarda, Türkiye’nin yeni gerilimler yaratarak Fransa’nın Yunanistan’a somut desteğini test etme niyetinde olduğu kaydediliyor.
İÇ SİYASETTE DE TARTIŞMA YARATTI
Türkiye’nin yayımladığı son Navtex iç kamuoyunda da tartışma yarattı. CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, Sözcü gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Oruç Reis için ilan ettiği alanın sınırlarının Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti tezlerine uygun olarak hazırlandığını iddia ederek, bu adımın “Mavi Vatan’ın kaybedilmesi” anlamına geldiğini söyledi.
Akif Hamzaçebi, “Navtex ilanları, demeçler, meydan okumalar. Şimdi bunların hiçbiri yok. Türkiye artık Libya anlaşmasının arkasında durmuyor. Mavi Vatan kavramı da kullanılmıyor. Türkiye’nin ilan ettiği Navtex; Yunanistan’ın tezleriyle örtüşen, Türkiye’nin reddettiği Sevilla Haritası’yla aynı. Bununla Yunanistan tezlerini kabul etmiş olduk. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de böyle istiyordu” iddiasında bulundu.
Mavi Vatan kavramının oluşmasında katkısı bulunan emekli Amiral Cihat Yaycı da yaptığı açıklamada, son Navtex’in Türkiye’nin Antalya Körfezi’nde Kıbrıs Cumhuriyeti sınırlarının kabul edilmesi anlamına geldiğini söyledi.
Yaycı, ayrıca Libya ile yapılan deniz yetkilendirme anlaşması kapsamında enerji kaynakları için çalışmaya başlanmamasının da yanlış olduğunu ifade etti. Sevilla Haritası, 2000’li yılların başında Sevilla Üniversitesi’nden akademisyenler Juan Luis Suárez de Vivero ile Juan Carlos Rodríguez Mateos’un Avrupa Birliği’nin talebi üzerine, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmazlığının çözümü için hazırladığı bir çalışma.
Bu yüzden Sevilla Haritası ismiyle anılan harita, Yunanistan’ın kıta sahanlığını Türkiye’ye ne kadar yakın olursa olsun Yunan adalarının sınırlarına göre çiziyor. Böylece, haritanın iddiasına göre Meis Adası’ndan başlayan Yunan kıta sahanlığı, güneye doğru Akdeniz’in ortasına kadar iniyor ve Türkiye’ye Antalya Körfezi dışında bir çıkış fırsatı tanımıyor. Türkiye ise bu haritanın haksız bir şekilde MEB haklarını çiğnediğini söylüyor.
DENİZ HABER AJANSI