Axar.az, ADOG ve Zira Uluslararası Limanı Başkanı Onurlu Mühendis Musa Süleymanov ile yapılan röportajı sunuyor.
– Sayın Süleymanov, Hazar Denizi’nin azalan su seviyesini ele almak için benzersiz bir girişim önerdiniz – Hazar ve Karadeniz’i yeraltı tüneliyle birbirine bağlamak. Halk nasıl tepki verdi?
– Bu girişim kamuoyunun önemli ilgisini çekti. Beş Hazar kıyı devletinin başkanlarına – Azerbaycan, Rusya, İran, Kazakistan ve Türkmenistan – açık bir çağrıda bulundum. Henüz resmi bir yanıt alınmamış olsa da, gayri resmi kanallar aracılığıyla projeye dikkat çekici bir ilgi var. Ayrıca, çeşitli alanlardan profesyoneller – mühendisler, ekolojistler, su yönetimi uzmanları ve sivil aktivistler – teknik detaylar hakkında daha fazla bilgi edinmek için benimle iletişime geçtiler. Bu, projenin önemini ve aciliyetini gösteriyor.
– Bazı uzmanlar Hazar Denizi’nin su seviyesinin tarihsel olarak dalgalandığını ve bunun doğal bir süreç olduğunu savunuyor. Bu konudaki bakış açınız nedir?
– Hazar Denizi’nin geçmişte dalgalanmalar yaşadığı doğru olsa da, mevcut düşüş hız, ölçek ve coğrafya açısından önemli ölçüde farklılık göstermektedir. İklim değişikliği, Volga ve Kura nehirleri üzerinde rezervuarların inşa edilmesi, tarım için artan su talebi ve azalan nehir akışları, Hazar Denizi’ne gelen su akışında önemli bir azalmaya katkıda bulunmuştur. Bu artık doğal bir döngüsel süreç değil, ekolojik ve antropojenik bir krizdir.
– Bazıları projenin uygulanmasının çok pahalı ve zor olduğuna inanıyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
– Proje gerçekten büyük ölçeklidir. Ancak, Hazar Denizi seviyesinde kritik bir düşüşün petrol altyapısı, limanlar, deniz yolları, biyolojik çeşitlilik ve tüm ekosistem üzerinde yıkıcı etkilere sahip olacağını dikkate almalıyız. Örneğin, Kashagan ve Kalamkas gibi sahalardaki operasyonlar ve Alat ve Türkmenbaşı gibi limanlar, su seviyelerinin düşmesi nedeniyle halihazırda zorluklarla karşı karşıyadır. Bu eğilim devam ederse, devletlerin gelecekte üstleneceği maliyetler tünel projesinin maliyetinden iki ila üç kat daha fazla olabilir.
Dahası, tünelin yarattığı sürekli akış yaklaşık 170 MW hidroelektrik güç üretebilir ve bu da yıllık yaklaşık 100 milyon dolarlık bir gelire karşılık gelir. Dolayısıyla, proje yalnızca teknik ve ekolojik olarak sağlam değil, aynı zamanda ekonomik olarak da uygulanabilirdir.
– Bu projenin uygulanması için hangi uluslararası adımlar gereklidir?
– Proje, hem Hazar hem de Karadeniz havzası ülkelerinin onayını gerektirir. Tünel yer altından geçeceğinden, toprak egemenliğini ihlal etmez, ancak sınır ötesi iş birliği şarttır. Bu, ekolojik izleme gruplarının, hidrolojik ve jeolojik uzman merkezlerinin ve komisyonların kurulmasını gerektirir. Bu girişimi BM düzeyine getirmek tamamen mümkündür. Aslında, kolektif bir bölgesel çaba haline gelebilir.
Dahası, iklim değişikliği nedeniyle, küresel okyanuslardaki ve denizlerdeki su hacmi artıyor ve bu fazlalığın nasıl yönetileceği konusunda sorular ortaya çıkıyor. Hazar Denizi’nin bu fazla suyu kontrollü bir şekilde barındırmak için doğal bir rezervuar görevi görebileceğine inanıyorum. Daha sonra, Urmiye Gölü ve Aral Denizi gibi ekosistemlere su yönlendirmek de mümkün.
– Yani, proje yalnızca Hazar Denizi’nin su seviyesiyle ilgili değil, başka stratejik hedefleri de var?
– Kesinlikle. Bu proje aşağıdaki stratejik sonuçları sunuyor:
- Enerji Güvenliği: Tünel, 170 MW hidroelektrik enerjisi üretimini kolaylaştıracaktır.
- Su Kaynağı Dağıtımı: Suyu Urmiye Gölü ve Aral Denizi’ne yönlendirmek mümkündür.
- Lojistik ve Ticaret Güvenliği: Deniz yollarının istikrarı sağlanacak ve Hazar Denizi’nin ulaşım önemi garanti altına alınacaktır.
- Uluslararası Prestij: Azerbaycan ve diğer ülkeler ekolojik inovasyonda lider olarak yükselecektir.
- Ekosistem Dengesi: Şu anda, Hazar Denizi’ne tatlı su akışı tuzluluğu azaltıyor, mikro elementleri bozuyor ve donma riskini artırıyor. Tünelden tuzlu su verilmesi bu dengeyi yeniden sağlayabilir.